Son günlerde sokaklarda dolaşan bir sahte medyum, vatandaşları korkutarak ve onları manipüle ederek dolandırıcılık yapıyor. Duyulan bu olayların ardında yatan gerçekler, sosyal medyada ve yerel haberlerden hızla yayılmaya başladı. "Üzerinde büyü var!" diyerek insanları hedef alan bu dolandırıcı, pek çok kişiyi mağdur etti ve ağır psikolojik baskı kurdu. Kurbanlarına hüznün ve korkunun içinde hayatlarını kaydıran bu durum, hızla şehirdeki güvenlik ve sosyal dinamikleri sarstı.
Dolandırıcının ilk olarak kurbanlarını bulma yöntemleri dikkat çekici. Genellikle kalabalık alanlarda, özellikle de mağaza önlerinde ya da pazar yerlerinde "şans" ve "güzel hava" gibi bahanelerle insanlarla konuşmaya başlıyor. Müdahale etmeyen kişilerle bağ kurmaya çalışıyor, sanki ruhsal bir bağları varmış gibi bir hava yaratıyor. Ardından, bir şekilde onların güvenini kazanıyor ve acil bir “büyü” meselesi ortaya atarak karanlık bir senaryo sunuyor. "Üzerinde büyü var" demesi, insanların psikolojik durumlarından yararlanarak ticari bir ilişki kurması, onu son zamanların en dikkat çekici dolandırıcısından biri haline getiriyor. Sonrasında ise kişiler, kendilerini devasa bir çaresizlik içinde buluyorlar.
Bu dolandırıcılık olaylarına maruz kalan kurbanlar, çoğu zaman yaşadıkları travmayı dile getirmekte zorluk çekiyorlar. Büyü korkusu, ruhsal bir tehdit algısına yol açarak insanların günlük yaşamlarını olumsuz etkiliyor. Birçok kişi, kendilerine yapılan büyüyü etkisiz hale getirmek için yüksek fiyatlar karşılığında sahte medyuma para veriyor veya çeşitli ritüeller yaptırmaya ikna oluyor. Bu durum, dolandırıcının daha fazla insanı hedef almasına olanak sağlıyor. Bunun yanı sıra, sosyal medyadaki paylaşımlar ve uyarılar, diğer vatandaşların dikkatini çekerken, sokaktaki güvenlik önlemlerinin artırılması için yetkililere çağrı yapmaya başladı.
Olayın ciddiyeti, sadece tekil vakalardan kaynaklanmıyor. Giderek artan sahte medyum vakaları, toplumda bir bilinçsizlik problemi olduğunun ve insanlarımızın ruh sağlığının ne denli tehdit altında olduğunun bir göstergesi. Psikologlar, bu tür dolandırıcılıklara maruz kalan bireylerin, sadece maddi değil, manevi olarak da büyük bir kayba uğradıklarını belirtiyor. Kurbanlar, dolandırıcının yarattığı korku ve kaygı içerisinde kendilerini çaresiz hissediyorlar. Bu gibi durumlarla karşılaşmamak için toplumsal eğitim ve farkındalık çalışmalarının artırılması gerektiği konusunda hemfikirler.
Sonuç olarak, dolandırıcı sahte medyum görünümündeki suç makinesi, insanları korkutarak ve duygusal baskılarla kendi menfaatine alet ediyor. Toplum olarak daha dikkatli ve bilinçli olmamız gerektiği aşikâr. Bu süreçte herkesin dikkat etmesi gereken en önemli nokta, akılcı ve mantıklı bir yaklaşımı benimsemek. Aksi halde bu tarz dolandırıcılıklar, özellikle psikolojik korkular üzerinde oynama yapan kişiler sayesinde daha da yaygınlaşabilir.
Böyle bir durumun yeniden yaşanmaması için, vatandaşların bilinçlendirilmesi ve dolandırıcılıklara karşı nasıl önlem alabilecekleri hakkında bilgilendirilmesi kritik önem taşıyor. Sahte medyum ya da dolandırıcılarla karşılaşıldığında durumu yetkililere bildirmek ve çevreyi uyarmak, toplum olarak bu tür tehlikelere karşı birleşmemizi sağlayacaktır.