Zeynep, son zamanlarda medyanın gündeminden düşmeyen bir isim. Genç yaşta şiddet mağduru olan Zeynep, yaşadığı travmanın ardından hayata tutunma mücadelesini ortaya koyuyor. "Öldürüldükten sonra adım duyulsa ne olur?" diyerek sosyal medyada sesini yükselten Zeynep, aslında yalnız olmadığını ve her gün birçok insanın benzer şekilde yaşadığı korkunç olaylarla yüzleştiğine dikkat çekmek istiyor. Bu haberimizde, Zeynep'in hikayesini derinlemesine inceleyecek, yaşadığı şiddetin etkilerini ve toplumsal algıyı ele alacağız.
Türkiye’de kadına yönelik şiddet, son yıllarda artan bir sorun olarak kendini gösteriyor. Zeynep gibi birçok genç kadın, fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddete maruz kalıyor. Bu durum, sadece bireylerin değil, toplumun da yaralar almasına sebep oluyor. Zeynep, başına gelenler sonrasında yaşadığı korkularla baş etmeye çalışırken, aynı zamanda da sesini duyurmanın yollarını arıyor. Kendisinin yaşadığı durum, birçok insanın sessiz kaldığı bir hikaye. Ancak Zeynep, bu sessizliği kırmak için çaba harcıyor.
Toplumda bu tür olayların görünürlüğünü artırmak ve mağdurların yalnız olmadığını hissettirmek için Zeynep, sosyal medya üzerinden hikayesini paylaşmanın yanı sıra, yaşadıklarının üstüne giden bir aktivist olma yolunu da seçti. "Güçlü kadınlar" sloganıyla başlayan bir kampanya başlatarak, kadınları bir araya getirmeyi hedefliyor. Yapılan araştırmalara göre, şiddet mağdurlarının yalnız olmadığını bilmesi, iyileşme sürecinde önemli bir etken. Zeynep, kendisi gibi düşünen kadınları cesaretlendirirken, toplumda da farkındalık oluşturmanın derdinde.
Medyanın, şiddet konularında ele aldığı haberlerin etkisi büyüktür. Zeynep’in hikayesi, yalnızca bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda toplumun bir aynası. Medya, bu tür olayları ele alırken, hem mağdurun haklarını korumak hem de toplumda farkındalık yaratmak adına sorumlu bir dil kullanmalıdır. Ancak ne yazık ki bazı haberler, şiddeti normalleştirebiliyor veya mağdurun yaşadığı travmayı göz ardı edebiliyor. Zeynep, bu bağlamda, medya ve toplumun sorumluluğu üzerine de düşüncelerini paylaşmakta. "Eğer hikayem duyulmazsa, başka Zeynep'lerin de susmak zorunda kalmasını istemiyorum" diyerek, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın haklarına da vurgu yapıyor.
Bir birey olarak Zeynep, yaşadığı şiddeti bir kenara atıp gündelik hayatına devam edemediğini, her anında yaşadığı travmanın yankılarını hissettiğini belirtirken, toplumu bu duruma karşı daha duyarlı olmaya çağırıyor. Bunun için kelimelerinin eyleme dönüşmesini, yalnızca haber olmanın ötesine geçilmesini istiyor. Medyanın, Zeynep ve onun gibi birçok insanın hikayesini duyururken, bunu şiddetin peşine düşerek ele alması gerektiğini savunuyor.
Zeynep’in isyanı, sadece kendi hikayesiyle sınırlı değil; bu bir sistem eleştirisi, bir dönüşüm talebidir. İnsanları bu konuda eğitmek ve farkındalık yaratmak konusunda da kararlıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliği, şiddetle mücadele ve kadın hakları konusunda daha fazla ses çıkarmaları için kadınları cesaretlendirmekte. Zeynep, sesini yükselterek kendisi gibi birçok insanın yaşadığı bu trajik duruma dikkat çekmekte ve çözüm yolları üzerine düşünmelerini istiyor.
Zeynep’in hikayesi, yalnızca kendi yaşadıklarıyla sınırlı kalmayıp, daha geniş bir toplumsal sorunun parçası haline gelmiştir. Kendi hikayesinden alıntı yaparak; "Benim anlamadığım şey, neden hala bu gerçekleşiyor? Her gün yeni bir kadın öldürülüyor, yaralanıyor. Bu duruma göz yummak insana nasıl bir his verir?" diyerek sorduğu sorULAR, birçok insanın zihninde yankı bulmakta. Zeynep, güçlü durarak ve sesini yükselterek, yalnızca kendi için değil, tüm kadınlar için de adalet arayışında olan bir figür haline gelmiştir.
Sonuç itibarıyla, Zeynep’in hikayesi, şiddet mağdurları için bir sembol olmakla kalmıyor; aynı zamanda toplumsal farkındalık ve değişim için de bir çağrı niteliği taşıyor. Medyanın ve toplumun bu konudaki sorumluluğu büyük. Zeynep, yalnızca sesini değil, aynı zamanda tüm kadınların sesi olma yolunda ilerlemekte. Unutulmamalıdır ki, şiddet sadece bir bireyin sorunu değil, tüm toplumun ortak sorunu. Eğer bu sorun gündemden düşmeyecekse, Zeynep’in hikayesi gibi onurlu duruşlara daha fazla ihtiyaç vardır.