Eski ABD Başkanı Donald Trump, Afganistan'la ilgili yaptığı son açıklamalarla dikkatleri üzerine çekti. 2020 yılında yapılan seçimler sonrasında emperyalizmin simgesi olarak yorumlanan Afganistan'daki askeri üssün amerikan siyasetindeki yerinin hala önemli olduğunu vurguladı. Trump, "Oradan asla vazgeçmemeliydik," diyerek, ülkede kalıntıların bile önemli olduğunu ifade etti. Bu çıkış, ulusal güvenlik, dış politika ve askeri strateji açısından yeni tartışmalara yol açtı.
Trump'ın Afganistan'daki askeri varlık konusundaki düşünceleri, sadece kendi partisinin tabanı için değil, aynı zamanda uluslararası ilişkiler açısından da büyük önem taşıyor. Eski başkan, Afganistan'daki savaşın sorgulanabilir sonuçları ve ABD'nin uluslararası prestiji açısından kritik olan bu çıkışın, Trump’ın 2024 seçimleri için hazırlıkları bağlamında nasıl şekilleneceğini merak ediyor. Trump, Afganistan'da yaşananlardan sonra, yeniden düşmanı tanımlamak ve askeri gücün ne şekilde kullanılacağını tartışmak için bu tür açıklamalarda bulunuyor.
Afganistan'daki uluslararası varlık, 2001 yılında düzenlenen 11 Eylül saldırılarının ardından başlayan bir sürecin ürünüdür. Saldırılardan sonra ABD'nin gerçekleştirdiği askeri müdahale, Taliban rejiminin devrilmesi ile sonuçlandı ve o günden bu yana ciddi savaşlara ve çatışmalara tanıklık etti. Trump, bu savaşın getirdiği karmaşayı ve kayıpları göz önünde bulundurulunca, ülkenin jeopolitik konumunun ne denli önemli olduğunu vurguladı. Ona göre, Afganistan üzerindeki etkimiz, Orta Asya’daki diğer ülkelerle olan ilişkilerimizi de etkiliyor. Dolayısıyla, dışarıda kalmamız, hem güvenlik hem de ekonomi açısından risk taşıyor.
Afganistan'daki askeri üssün yeniden tartışılması, kamuoyunda farklı tepkilere yol açtı. Bazı kesimler, bunun bölge güvenliğine olumlu bir katkı sağlayacağını savunurken, diğerleri ise savaşların sona ermesi ve sağlanan barış ortamının korunması gerektiğini düşünüyor. Bu anlamda, Trump’ın yeniden askeri üsse sahip olma isteği, iç politikada tartışmaların alevlenmesine yol açacak gibi görünüyor.
Askeri üslerin varlığı, elbette ki belli başlı avantajları da beraberinde getiriyor. Bu üzere, eğitim, istihbarat ve tatbikat gibi birçok alanda iş birliği fırsatlar sunuyor. Ancak, devam eden askeri harekâtların getirdiği insan kayıpları, ekonomik zararlar ve sosyal travmalar da göz ardı edilemez. Trump, askeri stratejinin yanında bir yandan da güvenlik ve istikrar argümanlarıyla harekete geçmeyi planlıyor. Bunlar, özellikle Biden yönetimi döneminde inşa edilen diplomatik ilişkilerin temelinin sarsılmasına yol açacak tümcelerdir.
Sonuç olarak, Donald Trump'ın Afganistan’daki üssü korumak konusunda yaptığı bu açıklamalar sadece bireysel bir görüş değil, ABD’nin uluslararası arenadaki duruşunu ve gelecekteki olası politikalarını da şekillendirecek bir adım olarak değerlendirilebilir. Bilhassa kongre seçimlerinin yaklaştığı 2024 yılı öncesinde bu tür bildirilerde bulunmak, hem Trump'ın destekçilerine hem de muhalefetine yönelik mesajlar taşıyor. ABD'nin Afganistan'daki varlığı, dış politika tartışmalarının da odağı olmaya devam edecek gibi görünüyor.