Dünyada jeopolitik dengeler sürekli değişiyor ve ülkelerin güç dinamikleri de bu değişikliklere bağlı olarak evriliyor. Son dönemde, ABD merkezli dış politika analizi dergisi Foreign Policy'nin yayımladığı bir makale, İsrail’in bölgesel güç olma konusundaki iddialarını bir kez daha sorguladı. İsrail’in, Orta Doğu’daki dinamikler ve uluslararası ilişkiler bağlamında sorunlarla yüz yüze olduğu bu özel makale, okuyuculara güncel bir perspektif sunuyor. Peki, İsrail gerçekten de bölgesel bir güç olma potansiyelini yitirdi mi? Bu yazıda, bu sorunun derinlemesine bir analizini yapacağız.
İsrail, tarihi boyunca çeşitli zorluklarla karşılaştı ve askeri gücünü her zaman ön planda tutarak, kendisini Orta Doğu'nun “en güçlü” ülkesi olarak konumlandırmaya çalıştı. Ancak, son yıllarda bu güç dinamikleri ciddi bir sorgulamaya tabi tutuluyor. Ortadoğu'daki siyasi ve sosyal çalkantılar, İsrail’in stratejik hedeflerini sorgulatırken, ülkenin etrafındaki komşularının da askeri ve ekonomik güçlerini artırmaları dikkat çekici bir durum. Düşük doğum oranları, iç siyasi çekişmeler ve dış politikada yaşanan belirsizlikler, İsrail’in bölgede kalıcı bir güç olma aracını zayıflatıyor gibi görünüyor.
Ayrıca, dikkat çeken başka bir noktada, geleneksel müttefiklerinin de son yıllarda değişen tutumları. Özellikle, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye gibi ülkelerin jeopolitik çıkarları, İsrail’in etkisini azaltan faktörler arasında yer alıyor. Bu ülkelerin, kendi jeopolitik ve ekonomik çıkarları doğrultusunda yeni ittifaklar kurma çabaları, İsrail’in bölgedeki etkisini sorgular hale getiriyor.
İsrail, geçmişte Amerikan desteği sayesinde pek çok askeri ve ekonomik başarı elde etmiş olsa da, günümüzde ABD’nin Orta Doğu politikalarının değişmesi, İsrail için bir uyarı işareti olarak değerlendiriliyor. Özellikle Biden yönetiminin Filistin sorunundaki tutumu, İsrail’in uluslararası alandaki konumunu sarsmaya başlamış durumda. Yıllardır destek bulduğu Asya ve Batı ülkelerinin bazıları, artık İsrail’in politikalarını sorgulamaya ve bazı durumlarda eleştirmeye başladılar. Bu durum, ülkedeki liderliğe yönelik eleştirilerin artmasına ve iç siyasette kaygıların yükselmesine neden oluyor.
İsrail’in dünya genelinde kaybettiği bu destek, onu daha bölgesel sorunların çözümünde yalnız bırakırken, stratejik hedeflerine ulaşma konusunda engellerle karşılaştırıyor. Kaybedilen uluslararası destek, ekonomik büyümeyi ve ulusal savunma politikalarını etkileyebilir. Aynı zamanda, kendi içindeki çatışmalar da telafisi zor durumlar yaratabilir. Bu nedenle, İsrail’in gelecekteki başarısı, yalnızca askeri gücüne değil, aynı zamanda dış politikadaki dengelemelerine de bağlı olacak gibi görünüyor.
Sonuç itibarıyla, Foreign Policy’nin vurguladığı gibi, İsrail’in bölgesel güç olma hayalleri, karmaşık bir jeopolitik ortamda suya düşme riskiyle karşı karşıya. Yükselen güçlerin ve değişen uluslararası dinamiklerin gölgesinde, İsrail’in köklü bir değişim sürecine ihtiyaç duyduğu aşikâr. Bu durum, yalnızca İsrail için değil, tüm Orta Doğu bölgesi için yeni fırsatlar ve tehditler barındırıyor. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemlerde gerçekleşecek olayların, bu bölgede yeniden şekillendirilmesi muhtemel.