Son yıllarda sosyal medya platformları, insanların düşüncelerini, duygularını ve anlık gündemlerini paylaşabildiği en önemli mecra haline geldi. Bu global trend, sadece Batı ülkeleriyle sınırlı kalmıyor; dünyanın dört bir yanında insanlar, sosyal medya hesapları aracılığıyla seslerini duyurma arayışında. İran'da da durum pek farklı değil. İranlılar, tweet atarak kendilerini ifade etme istekleriyle global dijital kültüre katılmaya çalışıyor. Ancak bu arzularının önünde zorluklar ve engeller mevcut. İşte detaylar…
İran, tarih boyunca pek çok siyasi, sosyal ve kültürel değişim yaşamış bir ülke. Sosyal medya, bu değişimlerin önemli bir parçası haline gelerek, yeni nesil için bir iletişim aracı olmuştur. Instagram, Telegram gibi platformlar, İranlılar arasında oldukça popülerken, Twitter da bu platformlardan biri. Ancak, İran hükümeti tarafından uygulanan kısıtlamalar nedeniyle, Twitter’a erişim sık sık engelleniyor. Buna rağmen, genç nesil sosyal medya kullanımıyla hayatlarına yön veriyor ve bu platformlar üzerinden kendilerini ifade ediyor.
Twitter, özellikle siyasi görüşlerini ve düşüncelerini aktarmak isteyen gençler için özel bir anlam taşıyor. Burada paylaşılan içerikler, birçok insanın dikkatini çekiyor. Özgürlük, ifade özgürlüğü ve dünya ile etkileşim isteği, İranlı gençlerin sosyal medyadaki var oluş sebebini oluşturuyor. Ancak kısıtlayıcı yasalar ve sansür, bu süreci zorlaştırıyor.
İran'daki sosyal medya kullanımı üzerinde hükümetin uyguladığı çeşitli kısıtlamalar, kullanıcıların hislerini ve görüşlerini paylaşmalarını zorlaştırıyor. Ancak, buna rağmen, pek çok İranlı genç, VPN (Sanal Özel Ağ) gibi tekniklerle bu engelleri aşmaya çalışıyor. Hükümetin bazı platformlara yönelik kısıtlamaları, insanların kendilerini ifade etme özgürlüğüne olan bağlılıklarını daha da artırıyor. Özellikle siyasi ve sosyal meseleler üzerine yayınladıkları tweetler, bu kısıtlamaların aşılmasına dair bir sembol haline geliyor.
İran'da tweet atma isteği, sadece bireysel bir ifade biçimi değil, aynı zamanda kolektif bir harekete dönüşüyor. İnsanlar, birçok meseleye dair görüşlerini paylaşarak, toplumsal bilinci artırmaya çalışıyor. Diğer yandan, bu tür paylaşımlar, mevcut rejimle çatışma yaratma potansiyeline sahip olduğu için bazı kullanıcılar, kimliklerini gizli tutmayı tercih ediyor. Bu da, İran’ın zorlu koşullarında sosyal medya ve ifade özgürlüğünün nasıl bir yol izlediğini gösteriyor.
Sonuç itibarıyla, İranlılar, tweet atarak yalnızca düşüncelerini paylaşmakla kalmıyor, aynı zamanda dünya ile daha derin bir bağ kurma çabası içindeler. Günümüzde sosyal medya, sadece bir iletişim aracı olmaktan çok daha fazlasını ifade ediyor. Toplumsal değişime olan bu isteklilik, bir ülkenin geleceğinde önemli bir rol oynayabilir. İran’da yaşanan sosyal medya hareketliliği, sadece İranlıların değil, dünya genelindeki tüm gençlerin ifade özgürlüğü mücadelesinin bir parçası olarak değerlendirilebilir.